Günümüzde İstanbul’un
sembollerinden biri olan Şehir Hatları vapurları ya da ilk adıyla Şirket-i
Hayriye vapurları 160 yıllık bir tarihe sahip.
Şehir içi
ulaşımın vazgeçilmezi olan vapurlar; ilk yıllarında yolcuların anılarıyla
birlikte bazen mizah konusu da olmuş, iskelelere uğraması nedeniyle halk
arasında “dilenci vapuru” olarak da anılmış geciktiği zamanlarda da şikayet
edilmiş.
İlk yıllar
vapurlar sürekli varması gereken saati aşarak varış iskelesine gecikiyormuş. Özellikle
Şirket-i Hayriye’nin tanınmış kaptanlarından Ömer Kaptan’ın gerçekleştirdiği
seferlerin gecikmelere uğraması, şirket yönetiminin dikkatini çekmiş, bilgisine
başvurulmuş. Gecikme nedeni sorulduğunda; ‘’Efendim, Çengelköy’ ün
sebzevatından, Beylerbeyi’nin teşrifatından, Kuzguncuk’un da haşaratından…
Bunlar olmasa gecikmek demek, vaktinden önce bile Köprü’ ye varırım!” yanıtını
vermiş.
Bu yanıtı
daha da açıklaması istendiğinde; “Çengelköy
bilindiği gibi bağlık, bahçelik bir köy. Halk yetiştirdiği hıyarı, patlıcanı
İstanbul’a hep vapurlarla indiriyor. Sepetlerin, küfelerin yüklenmesi epey
vakit alıyor böyle olunca da vapurun hareket saati gecikiyor. Beylerbeyi de
bilindiği gibi teşrifat meraklısı yaşlı beylerin, beyzadelerin semti. İskele
girişinde iki kişi karşılaşsa, ‘Siz buyurun!’, ‘Rica ederim, önce siz
buyurun!’, ‘İstirham ederim. Siz varken bize mi düşer! Siz buyurun’ diye yol
vermelerinden yolcuların vapura girmeleri hayli zaman alıyor! Efendim, malum
üzere, Kuzguncuk kalabalık Musevi ailelerinin oturduğu bir köy. Anası babası
kızı, oğlanı konu komşusu sürüsüne bereket! Öyle bir hücum ediyorlar ki bir
türlü arkası gelmek bilmiyor. Şimdi anlatabildim mi sebzevattan, teşrifattan ve
haşarattan niçin geciktiğimi?”
Fotoğraf / Mehmet Saraç
Kaynak internet
Kaynak internet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder